et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser, Muhammed Ali es-Sâbûnî Hoca Efendi’nin tefsir ile alakalı olarak kaleme aldığı çalışmalarından bir tanesidir. Müellifin bu eseri diğer çalışmaları gibi açık, kolay ve akıcı üslubu sayesinde islâm dünyasında pek yankı bulmuş ve birçok medresede ders kitabı olarak okutulmuştur.
Şüphesiz yaşadığımız dönem içerisinde, tefsir alanında yazılmış en kıymetli eserlerden olan et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser; içerisinde tefsir ile alakalı naklî ve aklî ilimler cemedilmiş, âyet-i kerimelerin esbâb-ı nüzûlü beyan edilmiş ve sahih hadîs-i şeriflerden şahidler zikredilmiştir.
Tefsir, lügat olarak; “açıklamak, beyan etmek” anlamındaki (فَسْر) fesr kökünden türeyen bir kelime olup “açıklamak, beyan etmek, ortaya çıkarmak, kelime veya sözdeki kapalılığı gidermek” demektir. Nitekim bir şeyin beyan ve izah edilmesini istemeye de (استفسار) “istifsâr” denilmiştir.
Tefsir, terim olarak (Istılahta) ise; “Kur’ân-ı Kerîm’deki kelimelerin manalarını, âyetlerin içeriklerini, hükümlerini, kıssalarını, muhkem ve müteşabih olanlarını, nâsih ve mensûh olanlarını ve inişlerindeki sebepleri kendilerine açıkça delâlet eden lafız ve tabirlerle izah etmek, açıklamaktır.”
Başka bir tarife göre de tefsir; “Kur’ân-ı Kerîm’in lafızlarının nasıl okunacaklarını, bunların manalarını Arap lügati ve dil kurallarını, kaidelerini uygulayarak beyan, âyetlerin manalarını, delâlet ettiği anlamlarını, hükümlerini ve içerdiği kıssaları izah, bu âyetlerin muhkem ve müteşabih olanlarıyla, nâsih ve mensûh olanlarını açıklama, aralarındaki irtibat ve uyumu gösterip izhar, bunlardaki nükte ve incelikleri, beşeriyetin gücü ölçüsünde beyan ve izah etmek”ten ibarettir.
Birinci kısım, seleften (Hazreti Peygamber, sahâbe ve tâbiînden) nakledile gelen rivâyetlere dayalı olan “tefsîr-i naklî”dir ki, buna “bi-tariki’r-rivâye (rivâyet yöntemiyle) tefsir” de denir. Bu kısım tefsirlerde âyetlerin manaları, nüzûl sebepleri, nâsih ve mensûh olanları gösterilir.
Böyle rivâyet yöntemiyle yazılan tefsirlerin başlıca kaynakları hadîs-i şerif kitaplarıyla siyer ve tarih kitaplarıdır. Bunlara muhalif, aklın hükmüne ters olan rivâyetlere itibar ve itimat olunamaz.
İkinci kısım, sonradan tedvin edilen lügat ilmi, belâgat ilmi gibi dil ilimlerine dayanan tefsirlerdir. Bunlar bir dereceye kadar rivâyet de içerirler. Bunlardan her birine de “bi-tarîki’d-dirâye” (dirâyet yöntemiyle) tefsir” adı verilir.
Tenbih: Kur’ân-ı Kerîm’in yorumu hakkında tefsir dışında “te’vil, tebyin, beyan, tâlim, tafsil, tasrif, i‘rab, şerh, tavzih” gibi kelimeler de kullanılmaktadır.
Te’vil, lügat olarak; “bir şeyin dönüp dolaşıp vardığı son nokta, sözün neticesi, işin âkıbeti, rüyanın yorumu” gibi anlamlara gelmektedir. “evl” kelimesinden türemiştir.
Te’vil, terim olarak (Istılahta) ise; “Allah’ın Kur’ân lafzında açık olmayan muradını kelâmın akışına, Kitap ve Sünnet’e uygun düşecek tarzda ilgili lafzın muhtemel manalarından çıkararak açıklamak” demektir.
Tenbih: Celâleddin es-Süyûtî Rahimehüllâh, tefsir ilmini öğrenmenin farz-ı kifâye olduğu konusunda ulemânın icmâ ettiğini bildirmekte ve İslâm’daki üç temel ilimden birini tefsir diye göstermektedir.
Tefsirin konusu Allah’ın insanlar için gönderdiği son ilâhî tebliği incelemek, amacı ise bu tebliği her seviyeden insana anlatıp tanıtmak, bununla insanların yolunu aydınlatmaktır. Râgıb el-İsfahânî’ye göre tefsir ilmi, gerek konusu gerek maksadı gerekse insanların ona olan ihtiyacı sebebiyle ilimlerin en şereflisidir.
et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser’inin müellifi, hiç şüphesiz ilim dünyasında ilmî şahsiyeti ve güzel ahlâkıyla kendini kabul ettiren ve birçok âlimin övgüsüne mazhar olan Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleridir.
Şeyh Sâbûnî hoca efendi, rivayet ve dirayet sahibi müfessirlerin güzide tefsirlerini süzerek büyük bir titizlikle Safvetü’t-Tefâsîr eserini hazırladığı gibi et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser çalışmasına da aynı şekilde ihtimam göstermiş, öyle ki büyük bir ustalıkla günümüze hitap eden ve özellikle ilim yolcularının kolay anlayabileceği bir üslupla ibareleri işleyip dokuyarak kaleme almıştır.
Asrımızın önde gelen âlimlerinden biri olan Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî Rahimehüllâh; 19 Mart 1930’da Suriye’nin Halep şehrinde doğmuştur. Küçük yaşlarda ilme adanmış, ilk tahsilini babası Şeyh Cemîl Efendi’den almıştır.
Yanı sıra Suriye’nin ileri gelen âlimlerinden Şeyh Muhammed Necîb Sirâc, Şeyh Ahmed eş-Şemmâ, Şeyh Muhammed Saîd el-İdlibî, Şeyh Râgıb et-Tabbâh, Şeyh Muhammed Necîb Hiyâta ve diğer bazı âlimlerden dersler almıştır.
Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretlerinin ailesi, ilim ile şöhret bulmuş soylu ve köklü bir ailedir. Muhterem babası Şeyh Cemil es-Sâbûnî’dir. Şeyh Cemil Efendi Rahimehüllâh, Haleb Emevî Camii Müdürü, belâgat, lügat ve dinî ilimler ile asrının âlimleri arasında şöhret bulmuş seçkin bir zattır.
Oğlu (Sâbûnî Hoca Efendi’nin) ilk hocası olup çocukluğundan beri kendisine Kur’ân-ı Kerîm, lügat ve farz olan dinî ilimleri güzel bir şekilde öğretmiştir. Oğluna son derece değer vermiş ve pekçe ilgilenmiştir. Hatta oğlu henüz 17 yaşındayken kendisini evlendirmiştir.
Şeyh Cemîl Efendi, âlim-âbid olmakla beraber aynı zamanda çok sağlam bir hafızlığa sahiptir. Öyle ki Kur’ân-ı Kerîm’i ezbere Fâtiha’yı okur gibi okur ve Arap kurrâları arasında şöhret bulmuş olan şu sözü sıkça tekrar etmiştir: “Her gün beş cüz tekrar eden kimsede unutkanlık olmaz.” Nitekim Şeyh Cemîl Efendi vefat edeceği gün ailesi etrafında toplanmış, oğlu Sâbûnî Hoca Efendi de Kur’ân okumaktadır.
Hüznünden sebep âyetleri karıştırıyor ve bir sûreden başka bir sûreye geçiyordur. Şeyh Cemîl Efendi, sekerât-ı mevt hâlinde olmasına rağmen oğlunun hatalarını düzeltmiştir. Bu hal devam ederken ruhunu teslim etmiştir. Allah rahmet eylesin. Âmin.
Aynı şekilde Muhterem annesi (Esmâ Dervîş) de âbide, müttakî, zâhide, çokça oruç tutan, zikreden, geceyi ihya eden ve şükreden bir hanımefendidir. Çocuklarını takvâ ve Resûlüllâh Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’in sevgisi ile yetiştirtirmiştir.
Sâbûnî Hoca Efendi’nin annesi son derece rikkat sahibi, kalbi yumuşak olup Resûlüllâh Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’in adı anıldığında her defasında gözünden yaşlar gelen, ibadeti ile meşhur olmuş bir kimseydi. Öyle ki 90 yaşında olmasına rağmen ikindiden yatsı vaktine kadar yürüyerek Kabe’yi tavaf ederdi.
Son günlerini hastanede baygın geçirmesine rağmen her ezan vakti şehadet parmağını kaldırırdı. Bu durum vefat edene kadar devam etmiştir. Vefat edince Cennetü’l-Muallâ’ya defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin. Âmin.
Sâbûnî Hoca Efendi’nin anlattığına göre sürekli olarak yanında hazır bulunduğu hocası allâme Muhammed Saîd el-İdlibî (kendisini çok sever, ilgi gösterir ve) şöyle derdi: “Hocamın bana buyurduğu duası ile sana dua edeceğim; “Allah’ım! Ali’yi senin dinin üzerinde sabit kıl. Onu ihlaslı eyle.”
Sâbûnî Hoca Efendi devamında; o gün için basit bir dua olduğunu düşünmüştüm. Halbuki yaşlanınca o duanın eserini gördüm ve bundan sonra bütün talebelerime bu şekilde dua etmeye başladım.
Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî Rahimehüllâh hafızlık başta olmak üzere lügat, ferâiz ve diğer şer‘î ilimleri babasından öğrenmiştir. Öte yandan Suriye’nin ileri gelen âlimlerinden farklı farklı dersler tahsil etmiştir. İlim ve irfan yuvası bir evde yetişen Sâbûnî Hoca Efendi, 16 yaşındayken minbere çıkararak vaaz etmeye başlamıştır.
Lise eğitiminin ardından 1952 yılında Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesini bitirmiş, daha sonra aynı üniversiteden İslam Hukuku (Şer‘î Kadâ) bölümünde tahassüs eğitimini de tamamlamıştır. Buradan (Ezher’den) şeref diploması alarak 1954 yılında mezun olmuştur.
1954 yılında Ezher’den, (günümüzde doktora olan) el-Âlimiyye diplomasını almaya hak kazanmış olan Sâbûnî Hoca Efendi, daha sonra tekrar Suriye’ye dönmüş ve 8 yıl tedrisat faaliyetinde bulunmuştur.
Suriye’de 8 yıl tedris hayatından sonra Suudi Arabistan’a hicret etmiş ve Mekke-i Mükerreme Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve Eş-Şerîa (Şeriat) Fakültesinde dersler vermeye başlamıştır. Burada 28 yıl tedris hizmeti yapmış birçok üniversite hocaları yetiştirmiştir.
Aynı zamanda Ümmü’l-Kura Üniversitesi’nde birçok eserin tahkikini yapmıştır. Şunu da belirtelim ki Sâbûnî Hoca Efendi uzun yıllar Suriye Âlimler Birliği başkanlığını da yürütmüştür.
Hiç şüphesiz bir kimseye hikmet (ince anlayış) verilmişse o kimse büyük bir manevî devlet (kazanç) sahibi olmuş demektir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: «Kime hikmet verilirse o kimse birçok hayra nâil olmuş demektir.» Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri de bu büyük devletle müşerref olmuş kimselerdendir.
Zira Sâbûnî Hoca Efendi’nin oturduğu mahallede sesi güzel Cezayir’li olan bir imam vardı. Bu imam namazı çok uzatırdı. Sâbûnî Hoca Efendi’nin en küçük oğlu bu duruma rahatsız olmuş, ancak bu durumu nasıl imama izah edeceğini bilmemişti.
Bu sebeple konuyu babasına anlatmış, babası da kendisine şu tavsiyede bulunmuştu: “İmama git ve ‘Sizden biriniz, insanlara namaz kıldırdığı zaman hafif tutsun. Çünkü onların arasında zayıf, hasta ve yaşlılar vardır. Herhangi biriniz kendi başına namaz kıldığında ise dilediği kadar uzatsın.’ hadisinin sıhhatini sor.” Çocuğu babasının kıymetli nasihatini dinleyip dediğini yapmıştır. Bu olaydan sonra imam çocuğun meramını anlamış ve bir daha namazı uzatmamıştır.
Şeyh Sâbûnî Hoca Efendi her sabah namazından sonra gizlice çıkar, en güzel yemekleri alır Mekke fakirlerine dağıtırdı. Ayrıca harem etrafında bulunan fakirlere de para dağıtırdı. «Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz.» âyeti gereğince eskimiş parayı değil, yeni parayı seçer koku sürer sonra verirdi. İhtiyaç sahibi kimseleri mümkün mertebe gözetir ihtiyaçlarını giderirdi. (Radıyallâh-Rahimellâh).
Babası Şeyh Cemîl Efendi’nin “Her gün beş cüz tekrar eden kimsede unutkanlık olmaz.” nasihatiyle amel ederek bol bol Kur’ân-ı Kerîm’i tekrar ederdi. Nitekim bunun bereketini görmüş, 91 yaşına ulaşmasına rağmen unutkanlık yaşamamış, ilmî meseleleri ve yazdığı kitapların muhtevasını unutmamıştı.
İlim bakımından son derece bilgili ve insanlarla iletişimi çok sıcak olan Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri, vakarlı bir kişilik sahibiydi. Peygamber Efendimizin ahlâkını aynen yaşayan bir şahsiyetti. İlmi tercih eden ve bunu da yaşantısına rehber eden birisiydi. İlmiyle âmil, ihlasıyla kâmil, ibadetleriyle âbid, zikriyle zâkir, şükrüyle şâkir ve islamın tervici için kendisini ilme adamış mümtaz bir din âlimiydi.
Şunu da belirtmek gerekirse; Şeyh Sâbûnî Hoca Efendi’nin engin ilmi ve güzel şahsiyeti eserlerine de aksetmiş gerek metodu ve gerekse içeriği açısından kıymetli eserleri çok beğenilmiş ve dünyanın birçok yerinde ders kitabı olarak henüz okutulmaktadır.
Son olarak; ünlü âlim Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri, asırlarca Dîn-i Mübîn İslâm’ın bayraktarlığını yapmış olan Osmanlı’ya duyduğu sevginin neticesinde Türkler’e ve Türkiye’ye her zaman ayrı bir sevgi beslemekle tanınmış ve en küçük kızını da Türk olan bir gençle evlendirmiştir.
İslam dünyasının güzide âlimlerinden Suriye’nin Haleb şehrinde doğmuş, ilim ve irfan sahibi bir ailenin içinde yaşamış, 30 küsur sene ömrünü Mekke-i Mükerreme’de geçirmiş, birçok eser telif ederek özellikle Safvetü’t-Tefâsîr adlı tefsiriyle meşhur olmuş, “Hâdimü’l-Kitâb ve’s-Sünne” olan Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri, Türkiye’nin Yalova şehrindeki evinde 91 yaşında 19 Mart 2021 Cuma günü sabah saat 10:00’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Son saatlerinde «Dönüş ancak onadır» âyet-i kerîmesini tekrar ederek ruhunu teslim etmiştir.
Allah Teâlâ, Kıymetli Hocamıza Rahmet Eylesin, Cennetiyle Cemaliyle Müşerref Kılsın. Âmin.
Şeyh Sâbûnî Hoca Efendi, davet, tedris, fetva, sulh gibi birçok işlerine rağmen, Allah Teâlâ, onun vaktine bereketler vermiş de birçok telif, tahkik ve ihtisar çalışmaları yapmıştır. Arapça ve Şer‘î ilimlere dair birçok kitap telifinde bulunmuştur. Kitapları Türkçe, Farsça, Malayca, Urduca, İngilizce ve Fransızca gibi birçok dillere tercüme edilmiş ve dünyanın birçok yerlerine ulaşmıştır.
Ve daha buraya sığmayacak kadar başka eserleri de mevcuttur.
Yurt dışından yapılan alışverişlerde sitemizde ki yurt içi kargo ücretleri, teslim süre ve şartları geçerli değildir. Yurt dışı kargo ücretleri siparişinizden sonra ayrıca tahsil edilir.
Yurt dışına, özellikle Avrupa Ülkelerine vermiş olduğunuz siparişlerinizi anlaşmalı kargo firmalarımız ile, en kısa sürede ve en uygun fiyatlarla göndermekteyiz.Yurt dışı siparişlerde kargo bedeli müşteriye aittir. Bu bedeli dilerseniz western unionla dilerseniz kredi kartı yahut swift yoluyla ödeyebilirsiniz.
Yurt dışı siparişlerde kapıda ödeme yapılmamaktadır.
Siparişleriniz ORTALAMA 3-10 İŞ GÜNÜ İÇERİSİNDE tarafınıza teslim edilmektedir. Yurtdışına safran mürekkebi, çörek otu kapsülü gibi sıvı/gıda içerikli ürünler gönderilememektedir. Gümrük mevzuatı gereği bize geri dönmektedir.